1 Eylül 2012 Cumartesi

Ben ve Ötesi Sergisinden...





Rabia Dilaveroğlu,
“Ben ve Ötesi”
19-31 Mayıs 2012




                Günümüzde insanlar kendilerine ve topluma yabancılaşarak ben anlayışlarını kaybetmişler, hayatın içinde yer alan siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal sorunların arasında sıkışıp kalmışlardır.


                Bu sorunların içerisinde yaşamış olmak, beraberinde çok eski zamanlardan günümüze taşınmış olan “Öz” sorununu tekrar tekrar ön plana çıkarmıştır. Çağımız sanatçısının amacı, içgüdülerimize dayanarak, kendi benliğimizi bize buldurmak ve üstün niteliklerini olduğu gibi göstermektir.


                “Kendi kendime soruyorum; Yaşıyoruz!  Neden var olduğumuzu bilmeden, düşünmeden, hayat bizi nasıl yönlendiriyorsa o yoldan giderek. Varlığımızdan benliğimiz, benliğimizden kendimiz, farkında olmadan…”


                Serginin teması olan “BEN” ile anlatılmak istenen; kendi içimizde kendimizi nasıl gördüğümüzle alakalı derin bir hesaplaşma içerisinde bilinç ve bilinçaltının kapılarını aralamaktır. Bu doğrultuda sanatçı, görünenin resmini yapmak yerine görünmeyenin, içimizdeki “BEN” in resmini yapma isteği ile portrelerine anlam ve derinlik katmıştır.


                Rabia Dilaveroğlu’ nun eserlerini oluşturmasındaki amacı, kişinin iç dünyasını aktarmaktır. Portrelerinde soyut etkiler ve imgeler kullanan sanatçı kendini, düşünsel ve sezgisel bir ifade olarak ortaya koymuştur. Kendi düşünsel ve sezgisel dünyasında şekillendirdiği biçimleri, çalışmalarına aktarırken bunların soyut, dinamik ve güçlü veriler olacağını görebilen sanatçı, portre ile birlikte karşımıza çıkarıyor.             

                Bu konuda, Fransız Ressam Paul Cezanne; Size anlatmak istediğim daha gizemlidir, varlığın köklerine, duyguların ele gelmeyen kaynağına karışmıştır.


Karışık Teknik, 34x50 cm, 2012


Karışık Teknik, 60x70cm, 2011





Karışık Teknik, 200x250cm, 2012




Karışık Teknik, 60x70 cm, 2011




Karışık Teknik,70x80 cm, 2011



Karışık Teknik, 60x70 cm, 2011


Karışık Teknik, 125x197 cm, 2012




Karışık Teknik, 70x100 cm, 2011




Karışık Teknik, 50x70 cm, 2011




   
















     









Karışık Teknik, 21x30 cm
       





  
Karışık Teknik, 35x30cm, 2011







Karışık Teknik, 25x35 cm, 2011





Ahşap Baskı, 30x30 cm, 2011




Çinko Baskı, 29x37 cm, 2012




Ahşap Baskı, 30x30 cm, 2011





Karışık Teknik, 50x160 cm, 2011




14 Mayıs 2012 Pazartesi

BEN VE ÖTESİ Resim Sergisi



Değerli sanat sever dostlarım

        19-31 Mayıs tarihleri arasında Bahariye Sanat Galerisinde düzenlemekte olduğumuz Resim Sergisinin açılışında sizi de aramızda görmekten onur duyacağız.

Açılış kokteyli: 19 Mayıs Cumartesi Saat:18:00-20:00

Adres : Caferağa Mah. Kadife Sk. Kızıltunç Apt. No:1/1 (Rexx Sineması Karşısı) Kadıköy /İstanbul

Telefon : 0216 414 55 06
Faks : 0216 349 04 85

E-Posta :
bahariyesanat@gmail.com

Açılış – Kapanış : Galerimiz pazar pazartesi hariç diğer günler 11:30 – 18:00 saatleri arasında açıktır. Diğer gün ve saatler için randevu alınız.



5 Haziran 2011 Pazar

Sanat Tanımı Topluluğu (STT) ile ilk çalışmam

STT ile ilk tanışmam;
STT’ yi arkadaşımdan ilk duyduğumda doğrusu ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.  Öncelikle STT’ nin sitesini inceledim ve burada yapılanlar hoşuma gitti sonrasında sanat anlayışımla bağdaştırabildiğim çalışmalar gördüm ve benimde bundan bir öğrenci olarak olumlu yönde faydalanabileceğimi düşündüm ve burayla iletişime geçmeye karar verdim. Kendimi doğru ifade edebilmek için kendimi tanıtan yaptığım işlerle bir özgeçmiş hazırladım ve e-mail gönderdim. Bir süre sonra beni telefonla aradılar ve etkinliğe davet ettiler. Ayrıca telefonda üzerime kalın giyinmememi söylemişlerdi bununda nedenini çalışmalar ilerledikçe zaman içinde öğrenmiş oldum.
STT’ de ilk günüm;
İlk gün Taksimdeki yerine giderken yolda yapacaklarımızla ilgili hiçbir fikrim yoktu. O gün yağmurlu ve soğuktu sırılsıklam ıslanmış ve yorulmuştum ancak STT ye davet edilmenin sevinci her şeye değerdi. Bu düşünceler içinde kendimi STT’ nin kapısı önünde buldum ve zile bastım her şey bu andan itibaren başladı.
 Kapıyı bir bayan açtı, tabi ki o an kim olduğunu bilmiyordum. İçeri girdim bir odaya yönlendirildim. Heyecanım daha çok artmıştı. Karşımda bir video vardı. Leyla Dedeal, kulağıma sessizce izlememi ve onlar ne yaparsa onu takip etmemi söyledi. Yaklaşık 3-4 dk. lık bir videoyu üç defa izledim. Bu sırada kimse konuşmuyor ve Leyla Dedeal bizim fotoğraflarımızı çekiyordu. Bu arada bende videoda olup biten her şeye dikkat ediyordum çünkü birazdan ne iş yapacağımızı bilmiyordum ve video ile ilgili bir şeyler olabileceğini düşünüyordum.
Bir süre sonra Şükrü Aysan bir sandalyeye oturdu ve ardından herkes sırayla birer sandalyeye oturmaya başlayınca ben de gözüme kestirdiğim bir sandalyeye oturdum. Bu arada benim için önemli olabilecek bir ayrıntı yakaladım ki o da oradaki kişi sayısı kadar sandalye vardı. Sandalyelerin üzerinde dosyalar, dosyalarda o gün için hazırlanmış kâğıtlar ve hepsi aynı renkte olan gri renkte kalemler fotoğraftaki gibi dosyaya yerleştirilmişti.
                Herkes oturduktan sonra Şükrü Aysan elindeki nota yazılı olanları okumaya başladı. Biz de içeriğini felsefe ve matematiğin oluşturduğu elimizdeki notlardan okuduklarını takip ettik.
          Sonrasında Leyla Dedeal,  Asuman Destecioğlu ve Bedriye Kaya’ dan içlerinden biri bir paragrafları tekrar okuyor, ama belli yerlerde duraklayarak Şükrü Aysan bu konuları açıklıyor. Kısacası okunan konular hakkında bir konuşma ve tartışma ortamı yaratılıyor. Bu ortamda katılımcılar konu ile ilgili soru sorabiliyor.
          Metinler oldukça zorlayıcı ve düşünmeye sevk edici, bazen de sanki hiçbir şey anlamadığını düşündürebiliyor. Ama zaman ilerledikçe ortaya çıkan işin oldukça dolu olduğunu görebiliyorsun. Bu konuşulanlar o kadar etkili oluyor ki, o hafta boyunca bazı şeyleri kendi kendine de sürekli irdelediğini görüyorsun.
          Katılım için oldukça seçiciler. Her e-mail gönderen bu tekinliğe malesef katılamıyor. Gelmeyen bir katılımcı olduğunda ancak onun yerine sizi arıyorlar. Ben o şekilde gidiyorum. Sanatın her türlü dalıyla uğraşan genç yaşlı herkese böyle bir deneyim yaşamayı öneriyorum.

SANAT TANIMI TOPLULUĞU

           Sanat Tanımı Topluluğu çalışmalarına (STT) 1977 yılında dört sanatçının Şükrü Aysan, Serkan Kiraz, Ahmet Öktem ve Avni Yamaner’ in sanata benzer yaklaşımlarından dolayı bir araya gelmeleri ile başlamıştır. 1980 yılına kadar birlikte açtıkları sergilerde, STT adını kullanmamışlardır.
          Avni Yamaner grubun oluşumunda yer almasına karşın, 1978 minimalist çözümleyici işlerinin yer aldığı ilk sergilerinin ardından. Yalnız çalışma isteği ile gruptan ayrılmıştır. Şükrü Aysan 1969 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi Zeki Faik İzer Atölyesi’nden mezun olduktan sonra, 1970-75 Paris Güzel Sanatlar Yüksek okulunda eğitim alırken, minimal ve kavramsal sanata yönelmiş ve Türkiye’ye döndüğünde Adnan Çoker Atölyesi’nde asistan olmuştur.

          Sanat Tanıtımı Topluluğu’ nun 1978’ deki ilk ortak sergisinin ardından 1979’da yılında İngiltere’de geçirdiği sürenin orada izlediği performansların ve sanat aktivitelerinin, sanata bakışında önemli değişikliklere sebep olduğunu belirtir.1978 sergisinde yer alan Avni Yamaner 1979’ da gruptan ayrıldığında topluluk henüz Sanat Tanıtımı Topluluğu adını almamıştı. 1979 yılı sonlarında Aysan, Kiraz ve Öktem Sanat Tanıtımı Topluluğu adını kullanmaya başladılar ve haftalık toplantılarını sürdürdüler. Sanat Tanıtımı Topluluğu adını seçmelerinin nedeni, sanatın kendine ait sorunları ile ilgilenmeleriyle ve sanatın yapısı/doğasına ilişkin araştırmaları ile ilişkilidir.
         
           Sanat tanıtımı topluluğu 1080 başlarında sanatın sorumsallaşmaları üzerine araştırmalar ve kavramsal sanata dair temel metinleri içeren SANAT OLARAK BETİK’ i yayınlamıştır. Sanat olarak Betik 32 sayfalık bir metindir.
STT ve kavramsal sanatçılar üretimlerinin bir tüketim nesnesi olarak görülmesine karşıdırlar. Çalışmaları grubun kendi buldukları ortamı bilgilendirmek/biçimlendirmek isteklerinin bir sonucu olarak görülmektedir. Grubun ikinci sergisi, 22 Mart- 15 Nisan 1980 tarihlerinde ilk sergilerini açtıkları, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde düzenlenmiştir. Sanat Tanıtımı Topluluğu adı ile yapılan sergiye topluluğun asıl üyelerinin Aysan, Öktem, Kiraz’ ın yanı sıra Sanat Olarak Betik’ te de yer alan Alparslan Baloğlu ve İsmail Saray da katılmışlardır.

          Sanat Tanıtım Topluluğunun ilk dönemini oluşturan sanatçıların 1978-81 arasında yaptıkları çalışmalar, üç grup sergisinin yanı sıra Sanat Olarak Betik (1980) adlı kitap çalışmalarında Joseph Kosuth, Sol Lewitt gibi önemli kavramsal sanatçıların sanat olarak tasarladıkları ve kavramsal sanat üzerine yazdıkları metinlerin çevirileri ve grubun kendi sanat metinlerinden oluşmuştu. Grup dağıldıktan sonra, STT adı altında MARCEL DUCHAMP (1984) kitabını yayınladı. Grubun çalışmaları haftalık toplantılar ve bu toplantılarda sanat üzerine tartışmalar şeklinde gelişmişti.  80’  lerin başlarında dağılmış olmalarına karşın, belli bir dönemde yaptıkları çalışmalar; maddi değeri olan işler üretmek yerine, sanatın kendi sorunları ile uğraşmaları, sanatın sınırları ve işlevini sorgulamaları, sanat nesnesini estetik değerini reddetmeleri, hazırladıkları sanat olarak kitap ve dosya çalışmalarıyla, kurumlara ve galerilere karşı tavırlarıyla Türk çağdaş sanatına yeni bir soluk katmış ve bu yönüyle 80’ lerin sanat ortamının gelişmesine katkıda bulunmuştur. ‘’Betik Sanat’’  grubun ortak yaptığı en son sergidir. 1981 de dağılmalarından sonra Ahmet Ökten ve Serhat Kiraz ve Şükrü Aysan bireysel çalışmalarını sürdürmüşler ve Şükrü Aysan 1990’ larda STT’ nin çalışmalarını yeniden başlatmıştır.